Arzu uyandırdığında saat 11:00’e geliyordu. “Kalk hadi, annem geldi!” derken sesindeki hoşnutsuzluğu fark ettim. “Sen mi çağırdın onu?” diye sorunca, “Evet, niye ki?” dedim. “Bir daha bana sormadan iş yapma!” dedi dişlerini sıkarak ve bir şey dememe fırsat bırakmadan çıktı odadan.
Eşofmanlarımı giyindim, yüzümü yıkadım ve içeri geçtim. Mutfağa geçtiğimde kaynanam küçük kızım kucağında masanın başına oturmuştu. Beni görür görmez heyecanlandı, sağ eliyle desenli türbanını düzeltirken, “Hayırlı sabahlar!” dedi gülümseyerek. “Sana da anne!” dedim karşılığında. Karımın yanında tüm resmiyetimizi sürdürmemiz gerekiyordu, Arzu’nun bir şey çakmaması lazımdı. Dün gece çatır çatır sikişmiş olsak da kayınvalide ve damattık sonuçta.
Kaynanam kahvaltısını yaparken neşeli görünüyordu ama gergin ve heyecanlı halini de üstünden atamıyordu bir türlü. Kaçamak bakışlarla bakıyordu bir bana bir Arzu’ya. Arzu ile aralarının iyi olmadığı ortadaydı. Arzu annesinin gelmesinden memnun kalmamıştı. Kaynanamın neşeli haline karşın Arzu somurtuyordu. Bir ara Arzu, “Hayırdır anne, bu neşen nereden geliyor?” diye sorunca, kaynanam, “Ne oldu kızım?” dedi. “Babam öleli şunun şurasında ne kadar oldu ki sen böyle şen şakrak takılıyorsun!” deyince kaynanamın suratı asıldı. “O ne demek kızım?” dedi tepki göstererek.
Arzu annesinin tepkisi karşısında geri adım atar gibi oldu. Ama bu kez de imalı imalı, “Ne bileyim çok keyiflisin, anlam veremedim!” dedi. Kaynanam bir şey diyecek gibi oldu, bana baktı, “Şimdi bir şey söylerim ama kocanın yanında olmaz!” dedi öfkeyle. Bu ara kucağındaki küçük kızım mızmızlanınca, Arzu, “Gel bakalım anneye!” diyerek aldı onu ve yatak odasına gitti. Kaynanam, “Bunun derdi ne?” dedi sinirle. “Boş ver, aldırma, ara ara deliriyor böyle!” dedim. Bu sefer de büyük kızım annesinin gittiğini görünce ağlamaya başladı. Ben de onu alıp yatak odasına geçtim.
Arzu yatağa oturmuş kızı emziriyordu. Sütle dolan sol memesine küçük kızım aç bir kurt gibi saldırmıştı. Arzu sinirli ama annesinin duymamasına dikkat eder bir tonla, “Niye çağırdın sanki?” deyince, “Ya bu kadın senin annen, saygılı ol biraz!” dedim. “Dışarı çıkıp dolaşırdık, hava güzel, bu da şimdi kıçımıza takılacak!” dediğinde, “Merak etme, kahvaltıdan sonra gider, kalmaz!” dedim ve içeriye, mutfağa geçtim.
Kaynanam fısıltıyla, “Ne oldu?” diye sordu. Yerime otururken de, “Gelmemden hoşlanmadı, keşke gelmeseydim!” dedi üzüntüyle. Elini tutup, “Boş ver onu, gergin biraz, sen takma kafana!” dedim. Elini hızla çekerken yine fısıltıyla, “Gelebilir, bırak!” dedi. Çayım bitmişti, “Çay koyayım sana.” diyerek kalktı ayağa. Beyaz uzun kollu gömleğini mavi eteğinin üstüne çıkarmıştı. Altındaki beyaz sutyeninin askıları belli oluyordu. Başını sarı ve siyah desenli büyük bir türbanla bağlamıştı.
Bardağımı alırken elini tutup öptüm, “Yapma Orhan!” dedi yine fısıltıyla. “Dün gece nasıldı?” diye sordum elini çekmek isteyince. Bunu duyunca gözlerinin içinin güldüğünü fark ettim. Fısıltıyla, “Çok güzeldi!” dedikten sonra çekti elini. İçerde Arzu varken dikkatli olmamız gerekiyordu ama heyecanıma da engel olmakta zorluk çekiyordum. Bardağımı koyup karşıma oturdu.
Birkaç parça daha yedikten sonra, “Ben kalkayım. Hem Tufan arayacak bugün, kamera açacak. Onunla konuşacağım!” dedi. “Buradan konuşursun, bunun için gitmene gerek yok!” dedim. Ancak kaynanam Arzu’nun tavırlarından rahatsız olduğu için gitmekte ısrar ediyordu. O sıra Arzu geldi, “Ben Beyza ile buluşacağım!” dediğinde, “Ne Beyza’sı?” dedim tepkiyle. “Beyza, hani dün partide tanıştım ya, sen de gördün!” dedi cevap olarak. “Ya bırak şimdi, otur şuraya, başlatma Beyza’ndan!” dedim. Ancak Arzu, “Kızla konuştum, kafede oturup çay içeceğiz. Annesi de gelecek!” dedi sinirlenmiş gibi.
Oflayıp puflarken kaynanam araya girip, “Bırak bu deliyi oğlum, ne yapıyorsa yapsın!” dedi. Arzu annesine sinirle baktı ama bir şey demedi. Yeniden yatak odasına dönerken, “Bir Beyza’mız eksikti!” dedim. Ama sonra bunun harika bir fırsat olacağını düşündüm. Arzu kızları da alıp gidiyordu, evde sadece ikimiz kalacaktık. O an kalbim sevinçle güm güm atmaya başladı. Ama kaynanam gitmekte ısrarcıydı. Kalması için onu ikna etmem gerekiyordu. Birkaç kez, “Gitme, buradan konuş, hem bak Arzu da yok, baş başa kalacağız!” dedim ama nafile. Arzu’nun saçma sapan tavırları kadının sinirlerini bozmuştu.
Vestiyerdeki siyah, fermuarlı feracesini giyerken Arzu çıktı yatak odasından. Annesinin giyindiğini görünce, “Nereye, otursana!” dedi. Kaynanam, “Neye oturacağım, insanda huzur mu bırakıyorsun ki!” dedi tepki göstererek. Arzu bu kez, “Ay kıyamam sana, hemen de alınırmış!” diyerek annesine sarıldı. Annesi, “Bırak beni, bırak!” diyerek onu itmeye çalışsa da Arzu bırakmıyordu onu. Yanaklarından öptükten sonra nihayet bıraktı. “Sen de gel benimle, senin için de değişiklik olur!” dediğinde, kaynanam, “Tufan arayacak, çocuk kamera açacak dedim ya!” dedi sertçe. “İyi o zaman, sen kal burada. Bir daha bunun için niye gidiyorsun. Burada da bilgisayar var, içerde konuşursun abimle!” dedi.
Arzu’nun bu şekilde konuşmasına ben de arka çıktım. İkimizin birden böyle söylemesi sonucu kaynanam sonunda yelkenleri suya indirdi. Gözlerindeki memnuniyeti hemen fark ettim. Feracesini çıkarıp astı. Arzu tekrar annesine sarılıp öptükten sonra yatak odasına geçti, kaynanamsa, “Şu mutfağı toplayayım bari…” dedi yan gözle bana bakarken. Körün istediği bir göz iken Allah iki göz veriyordu. Kendi evimde kaynanamla baş başa kalacaktım…
Birkaç dakika sonra Arzu hazırlanmış halde kapının önündeydi. “Orhan aşağı indirsene bizi!” deyince kızları kucakladım. İkili bebek arabası girişte, merdiven altındaki yerindeydi. Arzu kızları arabaya koyup, “Anneme söylesene buzlukta et var, çıkarıp yemek yapsın, eve filan da gönderme sakın!” dedi. Yanağından öpüp, “Tamam, sen merak etme!” dedim neşeyle.
Merdivenleri ikişer ikişer çıktım. Sevinçten uçacaktım nerdeyse. Kapıya vurdum, az sonra kaynanam açtı kapıyı. Hemen içeri geçip kapadım kapıyı ve “Gel şöyle!” diyerek belinden sarılıp kendime çektim. Etli dudaklarını emerken o da ateşli şekilde karşılık veriyordu. Belindeki elimi aşağı indirdim ve dolgun götünü avuçladım sıkıca. Göt yanaklarını eteğinin üstünden sıkıp yoğururken kaynanamın ayakları yerden kesilir gibi oldu. Azgınlığım doruk noktasındaydı artık. Birden 80 kiloluk kaynanamı kalçalarından tutup kaldırdım havaya.
“Ayyy, Orhannn, yapma belin ağrıyacak!” dedi, ama kendimi bir halterci gibi hissediyordum azgınlığın verdiği enerjiyle. Kaynanam ellerini omuzlarıma atıp bacaklarını da belime dolarken, “Ağrımaz, korkma!” dedim ve yeniden etli dudaklarını emdim uzun uzun. Gerçekten de o kilosuna rağmen bana tüy gibi hafif geliyordu. Birkaç adım atıp onu koridorun duvarına yasladım. Kaynanam duvardan aldığı destekle daha sıkı sarılıp kenetlendi bana. Çorapsız bacaklarını sıkı sıkı sarmıştı belime. Dudaklarını, yanaklarını hasretle öpüyordum. Yarağım gri eşofmanımın altında sertleşmişti iyice. Yanaklarını öpüp emerken, “Götten sikmeden göndermem seni!” dedim fısıltıyla. Kaynanamın buna cevabı, “Tamam!” oldu. Göğsümün altındaki şişkin memeleri birer hava yastığına dönmüştü sanki.
Onu kucağımda yatak odasına götürdüm. Dün gece kocasının yatağında sikmiştim, bugünse kızının yatağında sikecektim. Uzandırdım yatağa, ben de üzerine uzandım. Dudak dudağa deli gibi öpüşüyorduk. Sağ elimi alta uzatıp eteğinin altına soktum. Dolgun beyaz kalçasını okşarken diğer elimle de memelerini sıkıyordum gömleğinin üstünden. Kaynanam dün gecekinden de ateşliydi. Dudaklarımı kanatırcasına emiyor, ağzına soktuğum dilimi vakumluyordu.
Başındaki türbanını çektim, altına bone takmamıştı, kumral saçları ortaya çıkarken gömleğinin düğmelerini açmaya başladım bu kez. Açılan düğmelerin arasında bembeyaz vücudu ve beyaz sutyeni göründü. Sutyenini tutup sıyırdım ve memelerini emmeye başladım hemen. Kaynanam bacaklarını kendine çekiyor, sırtımı, omuzlarımı okşuyordu. Memelerini emmeye devam ederken sağ elimi alta götürüp eteği gibi mavi renkli külotunun üstünden amını okşamaya başladım. Parmaklarım amının üzerinde gezindikçe aldığı keyifle inliyor, bacaklarını geriyor, kasıyordu. Memelerinin etli uçlarını dilliyor, yalıyor, ısırıyordum. Parmaklarımıysa amının yarığına bastırıyordum külotu üzerinden.
Yarağım demir gibiydi artık. Dizlerimin üzerinde doğruldum ve üstümdekileri çıkardım çabucak. Çırılçıplak kaldığımda kaynanam dirseğinden destek alarak doğruldu ve sol elini yarağıma attı. Ben de elimi külotunun içine soktum. Külotun içi amının zevk sıvıları ile epey ıslanmıştı. Islak amına orta parmağımı soktuğumda dişlerini sıkarak inledi, dudaklarını ısırdı. Parmağımı geniş amına hızlı hızlı sokup çıkartmaya başladım akabinde. Boştaki sol elimle de dolgun memelerini avuçladım. İkimizin de zevkli iniltileri çoğalmıştı şimdi.
“Hadi sik artık, Tufan arayacak şimdi!” dedi yarağımı sıvazlamakla meşgulken. “Tamam, acele etme!” dediysem de onun gergin hali yaşadığı zevkin önüne geçmişti. Onu amından değil götünden sikmek istediğim için işi mümkün olduğunca uzatmaya çalışıyordum. Kaynanamınsa işi aceleye getirip götünü kurtarmanın peşinde olduğunu biliyordum. Bana götten vermeyi kabul etmiş olsa da bu aceleci tavırlarıyla götünü değil amını vermeyi hesap ediyordu kendince.
Ona soyunmasını söyledim. Ayağa kalkıp çıkardı üstündekileri hızla. Yeniden yatağa uzandığında bacaklarını ayırdım. Ayaklarına doğru kaydım, ayırdığı bacaklarının arasına girip amını yalamaya başladım. Kendini kasıp inlerken amının etli koyu pembe dudaklarını iştahla emiyordum. Kaynanam yaptığımdan büyük keyif alsa da oğlunun arayabileceği endişesiyle kendini kasıyordu durmadan. “Bırak Orhan, sonra yaparsın!” dedi birkaç kez. Sonunda, “İyi, tamam!” diyerek bıraktım amını emmeyi ve doğrulup kalktım.
Omuzlarından tutarak yüzüstü dönmesini istedim. “Yap işte böyle, niye öyle istiyorsun?” dediğinde götten vermek istemediğine kani oldum. Ancak onu götünden sikmeden gönderecek değildim. “Niye istediğimi biliyorsun, hadi nazlanma!” dedim ve güçlü kollarımla itirazlarına rağmen yüzüstü çevirdim. Dolgun beyaz götü davul gibi önümde belirirken göt yanaklarını okşayıp yoğurdum. Kaynanam, “Sonra yaparsın Orhan, Tufan arar birazdan!” dedi endişeli bir sesle ama nafileydi artık.
Ellerimle göt yanaklarını ayırdığımda düşlerimi süsleyen göt deliği çıktı piyasaya. Çok az siyah kıllar deliğin ağzını çiçek gibi süslemişti. Bunun dışında kıldan tüyden eser yoktu kaynanamın götünde. Genç bir kızınkinden farksız hatta daha güzeldi. Amını yalamama izin vermemişti, ama götünü yalamadan duramayacaktım. Karımın benden esirgediği güzelliği kaynanamdan almak istiyordum. Göt yanaklarını olabildiğince ayırıp yüzümü yarığın arasına soktum. Birkaç günlük sakallarım kaynanamın narin götünün üzerinde gezinirken hafiften gerildiğini, göt yanaklarının kasıldığını gördüm.
“Orhan sonra yaparsın, Allah aşkına Tufan arar birazdan!” dediğinde, “Ararsa arasın, dünyanın sonu değil ya!” dedim ve dilimin ucunu göt deliğinin ağzına değdirdim. O an kaynanamdan, “Ihhhh!” diye yoğun ve derin bir inleme çıkarken, “Ay ne yapıyorsun?” diye sordu. “Götünü dilliyorum!” dediğimde, “Ayyy!” diye ikinci bir inilti çıktı dudakları arasından. Söylemek istemese de bundan büyük zevk almıştı. Dün gece de aynı şekilde zevk almıştı, ama sanki bunu unutmuş gibiydi.
Göt deliğinin ağzını dillerken minik siyah kıllar dilime geliyordu, ama sorun edecek kadar değildi. Kaynanamın götünden sıcak havanın etkisine rağmen ter ya da başka bir rahatsız edici koku gelmiyordu. Kasıkları ve amının üstü tertemizdi. Sağ orta parmağımı amının içine soktuğumda, “Ayyy!” diye öncekinden daha tiz bir inilti çıkardı. “Senin de hoşuna gitti değil mi?” dediğimde, “Eveettt!” dedi uzun uzadıya. Parmağım amının ıslaklığı ve sıcaklığı ile içinde gidip geldikçe kaynanamın zevki çoğalıyordu.
Yarağım kalkmış, içine girmek için hazır hale gelmişti. Ama götüne gireceğim için kendimi olabildiğince kontrol edip tutmaya çalışıyordum. Kaynanamın bakire göt deliği yarağımı alabilecek miydi içine? Aklıma takılan buydu. Arzu’nun göt deliği yarağımın anca kafasını içine alabiliyordu, daha fazla ilerleme ise Arzu müsaade etmiyordu. Buna rağmen kaynanama Arzu’yu haftada bir götünden siktiğimi söyleyerek yalan söylemiştim. Ancak yalanım işe yaramış, kaynanam götten verme konusunda katı tutumunu yumuşatmıştı. Şimdi göt deliği de dillemelerim karşısında yumuşamış haldeydi. Dün geceki gibi biraz genişletme yapmam gerekiyordu. Bunun için de ne kullanacağımı biliyordum.
Çabucak kalktım yataktan ve Arzu’nun makyaj aynasının önüne koyduğu bebek yağını aldım. Kaynanam, “Onu ne yapacaksın?” diye sorunca, “Götüne dökecem, yağlayıp sikecem canın yanmasın diye!” dedim. Kaynanam birden doğrulup, “Orhan istemiyorum ben!” dedi, kaşları çatılmış yüzü gerilmişti. “Niye?” diye sordum bebek yağının kapağını açarken. “Canımın yanmasını istemiyorum, hem çok günah!” dediğinde, “Başlatma günahından şimdi!” dedim ve omzuna bastırıp yeniden yüzüstü uzandırdım.
Sol elimle göt deliğini açığa çıkarırken sağ elimle de bebek yağını döktüm deliğin ağzına. Yağlı sıvı minik bir dere gibi kapaktan dökülürken bir kısmı göt deliğinin içine girer gibi oldu ama çoğunluğu amına doğru aktı yavaşça. Sağ orta parmağım yeniden görev başına döndü ama bu kez göt deliğinin içine girecekti. Kaşla göz arasında ilk boğumuna kadar girdikten sonra yavaşça bastırmaya başladım. Kaynanam şimdi sessiz kalmış, beni yan gözle izliyordu. Götündeki parmağımın canını yakmadığını anlayınca ses çıkartmamıştı. İkinci boğumuna geldi parmağım kısa sürede. Bir süre o şekilde kaldım, içinde ileri geri oynattım.
“Canın yanıyor mu?” diye sordum, “Yok!” dedi yüzünü benden yana çevirip. “O zaman gel şöyle!” diyerek parmağımı çıkardım götünden. Yanına uzandım ve onu da yan çevirdim. Parmağımı alta uzatıp arkasından soktum götüne. Kaynanamın boynunu, omuzlarını ve yüzünü öperken parmağım götünde ileri geri oynamaya başlamıştı. Bebek yağının verdiği kayganlık sayesinde sonunda dibine kadar girmişti götüne. Kaynanamdan hafif bir inilti çıkıyordu, gözlerini ağır ağır kırpıyor, dudaklarını emiyordu. Sol elimi altından sokup memesini avuçladığımda iniltileri çoğaldı. Sağ bacağını havaya kaldırdı daha rahat hareket edebilmem için.
Öpmelerim, memelerindeki elim ve götündeki parmağım sonrası, “Immm, Orhaaann, ayyyy, ahhh!” şeklindeki zevk sözleri pembe dudaklarından çıkmaya başladı. “Hoşuna gitti senin de!” dedim, kulak memesini emerken, “Immmm!” diye gözleri kapalı halde inleyerek yanıt verdi sözlerime. Kaynanamın bakire göt deliği parmağımı içinde misafir ederken kendimi kontrol etmeye devam ediyordum. Ara sıra götünün yanaklarına sürtüyordum yarağımın kafasını.
Ancak bu mutlu anlarımız kaynanamın mutfakta çalan telefonu ile kesintiye uğradı. Kaynanam birden heyecanlanırken, “Tufan arıyor!” diyerek kalkmaya çabaladı. Mecburen parmağımı çıkardım götünden. “Sana dedim Tufan arar şimdi!” diyerek yerdeki eteğiyle gömleğini giyinmeye başladı. Saniyeler önce zevkten inlerken şimdi kızmış bir haldeydi. Külot ve sutyenini giyinmeden eteğiyle gömleğini giyip mutfağa koştu. Telefonun sesi kesilmişti bu arada.
Kaynanam elinde telefonla odanın kapısında durup, “Tufan aramış!” dedi ve başını salladı sağa sola. Kendisi aradı, “Duymadım oğlum kusura bakma, Arzu’dayım ben… O da iyi, ne olsun, dışarı çıktı onlar, iyiler…” şeklindeki konuşmanın sonunda, “Tamam, nasıl istersen oğlum, Allah’a emanet ol yavrum!” diyerek kapattı. Morali bozulmuş gibiydi, “Ne oldu?” diye sordum. “Arkadaşlarıyla geziyormuş, haftaya kamerada konuşuruz dedi!” diyerek yanıt verdi. “Neyse sağlık olsun, iyi miymiş?” dediğimde, “İyi iyi, sesi iyi geliyordu!” dedi. Oğlunun kamera açması için onca zaman beklemiş ama hayal kırıklığına uğramıştı.
“Boş ver, hadi gel şöyle!” diyerek kalktım ve elinden tutup yatağa çektim. “Ben senin moralini düzeltirim şimdi!” dedim ve yanaklarından öpmeye koyuldum. Kaynanam tepkisiz kaldı önce ama sonra karşılık verdi. Hatta sağ elini yarağıma atarken inlemeye başlamıştı. Göt deliği bebek yağının etkisiyle rahatlamış gibiyken götüne girmek için beklememe gerek yoktu artık. Öpmeyi bırakıp, “Hazır mısın?” diye sorduğumda, gözlerindeki endişeyi fark etmemek mümkün değildi. Yine de itiraz etmeyip, “Canımı yakma ama!” dedi fısıltıyla. “Yakmam, korkma, sen benim aşkımsın, aşkımın canını yakacak değilim!” dediğimde, “Aşkııımmm!” diyerek sarıldı sıkıca.
Doğruldum, onu sırtüstü uzandırıp eteğiyle gömleğini çıkarttım. Arzu’nun yastığını belinin altına koymasını istedim. Dediğimi yaparken ayaklarından tutup kaldırdım ve geriye attım. Sonra da ellerini dizlerinin arkasından atıp bacaklarını desteklemesini istedim. Bunu da itirazsız yerine getirirken amı ve göt deliği havaya kalkmış haldeydi. “İyi misin böyle?” diye sorduğumda, “Hı hı, iyiyim…” dedi gergin bir sesle. 1,70 boyunda ve 80 kiloydu ama vücudu elastik bir yapıya sahipti. Bu pozisyonda olmaktan rahatsızlık duymuyordu.
Kenarda duran bebek yağını alıp göt deliğine bir miktar daha döktüm, sonra da elime bolca döküp yarağımı bununla sıvadım. Bebek yağından parlayan yarağımı yavaşça göt deliğine bastırdım. Minik kıllarla kaplı göt deliği sıkılığına rağmen yavaşça açılırken yarağımın kafası ağır ağır içine girmeye başlamıştı. O an derin bir nefes aldım, kendimi kontrol etmeye çalıştım. Kaynanamın göt deliği en az kızınınki kadar sıkıydı, bebek yağı etki etmiş olsa da bunu kolayca hissediyordum. Dizlerimin üzerinde biraz ileri doğru kayarken sağ elimle kavradığım yarağımı bastırmaya başladım. Kaynanamın endişeli bakışları üzerimdeydi, gözlerini kırpmadan bana bakıyordu.
“Giriyor!” dediğimde dudaklarını ısırdı. Biraz daha bastırdığımdaysa, “Ayyy, ahhh!” diye sert bir inleme koyuverdi. Bastırmaya devam ettim ama sanki deliğin içinde bir şey daha fazla ilerlememe engel oluyor gibiydi. Oysa daha yarağımın yarısı bile içine girmemişti. Kaynanamdan, “Çıkar Orhan, canım yandı!” sesleri yükselmeye başlarken, “Tamam, sakin ol, korkma!” dedim onu rahatlatmaya çalışarak. Ancak kaynanamın rahatlayacak hali yoktu. Birkaç kez daha götünden çıkmamı isteyince daha fazla itiraz edemedim ve götünden çıktım.
Bebek yağı sandığım kadar etki etmemişti belki de. Ya da pozisyonla alakalı bir durumdu. Doğrulup kalkarken, “Domalsana, bir de öyle deneyelim!” dediğimde, “Olmaz Orhan, istemiyorum ben, canım yandı!” dedi. Ancak bu aşamaya gelmişken bırakacak durumda değildim. “Hadi, naz yapma, domalırsan canın yanmaz, hem Arzu’da o şekilde seviyor!” dedim. Kaynanam sanki sözlerime inanmamış gibi baktı önce, ama kızıyla adı konulmamış yarışta yenik olmak istemediği de belliydi. “Acımıyor mu o zaman?” diye sorunca, ben keyifle, “Yok, götünün deliği daha fazla genişleyip açılıyor o şekildeyken!” dedim. Bir süre sessiz kaldıktan sonra, “Tamam!” dedi fısıltıyla ve ardından da önümde dört ayak üstüne domaldı.
Sanalda başlayan ilişkimiz analda devam edecekti…